6 Kasım 2012 Salı

Tecavüzcüyü asmalı mı hadım mı etmeli?

Hep tartışılagelmiş bir konudur tecavüz ve tecavüzcüye verilecek ceza. Her nedense tecavüzün cinsi maddi değerler olduğunda herkes aynı oran ve şiddette tepki gösterirken söz konusu cinsel tecavüz olduğunda işin içerisine farklı bakış açıları ve yorumlar girmekte… Maddi tecavüze uğrayan kimse hiçbir şekilde suçlamayla karşılaşmazken cinsel tecavüze uğrayan kişinin, tecavüzcüden önce yargılandığı görülür. Öncelikle mağdurun teşvik edici, kışkırtıcı bir eylemi, bilinçli bilinçsiz bir cürmü var mıdır tartışmaları tüm çevre tarafından konuşulmaya, irdelenmeye; mağdur sorgulanmaya başlanır. Sözgelimi; mağdur, tecavüzcüye ümit vermiş midir yahut tecavüze uğrayanın yaşam biçimi nasıldır veya giyimi tecavüze kapı aralayacak şekilde midir gibi… Eğer hasbel kader, bu azmettirici ve teşvik edici unsurlardan herhangi birine rastlanacak olursa, tecavüzcüye değil de mağdura yönelik eleştiri okları yağmaya başlar. İnsanda, toplumumuzda tecavüzcü bilinçaltı ve isteği olduğu vehmine dahi kaptıracak şiddet ve yoğunluktaki bu reaksiyonlar, çoğu kez haddi aşarak farklı boyutlara taşınır. Bununla yetinilmediği için değerlendirme içerisine kişinin ailesi, çevresi de dahil edilir; toplum, defaatle aileyi suçlar, ebeveynliğinin misyonunu yerine getirmemekle yaftalar. Hatta bazen, hızlarını alamayıp tecavüzü bir sebep-sonuç ilişkisi bağlamında değerlendirmeye kalkanlara bile rastlanır. Koca koca insanlar gazetelerde, televizyonlarda bilgiç tavırlar, üstün ve benim aileme bir şey olmazcı bakışlar eşliğinde kritikler yapar da dururlar. Mağdurun ailesi, savunma yapmak zorunda bırakılarak acı ve sıkıntısını bile yaşayamaz hale getirildiği gibi çocuklarına ve kendilerine yöneltilen eleştirileri de cevaplayamaz. Hiç mümkün müdür ailenin tüm bu saldırılara karşı koyması, çokbilmişlerin envai suçlamalarını ustalıkla savuşturması… Nihayet çok sonra, mağdurun yargılanması bitince sıra tecavüzcüye gelir ve birileri bu kez bunu ona iten sebepler üzerinde fikir yormaya, psiko-analizler yapmaya başlar. Tecavüzcünün haleti ruhiyyesi, sosyal tabakasının onu zorladığı kötülükler, psikolojisinin hangi şart ve ahvalde bozulup onu buna zorlamış olabileceği hatta belki de akli melekeleri, muhakemesi yerinde olmadığı için bu cürmü işlediği gibi yığınla teori, savunma, analiz, kritik, bilimsel veri havada uçuşur. Birkaç duyarlı insan dışında sanki herkes, tecavüzcüyü aklama ve onu anlama uğraşısı içerisine girmişler intibaını vermekten kurtulamaz. Ancak bu da bittikten sonra, artık tecavüzcüye verilecek cezanın ne olabileceği konusu gündeme gelebilir. Cezanın süresi ve şiddeti yine mağdurun hal, davranış ve yaşam biçimine göre şekillenen bir formatta tartışılır. Tecavüz olayındaki ilginç bir hususa da tecavüze eşlik eden ölüm durumunda yaşanır. Toplum, böylesi vakalarda daha sert tepki göstermesine rağmen mağdur ve aile faktörünü incelemekten de geri kalmaz. Bulunacak en küçük detay yine gündeme taşınırken bu kez, tecavüzcüye ceza, diye bağıranların sayısında ciddi bir artış olduğu görülür. Verilecek ceza konusunda farklı seslendirmeler dikkat çekerken asalım veya hadım edelim şeklindeki iki radikal talebin piyasada yüksek oranda dolaştığına tanıklık edilir. Bu öneriler uygulanması zor, ütopik rüyalar olarak telakki edilse de sonuç ve etkileri açısından dikkate almaya değer iki başlık olarak görülmelidir. Her ne kadar bunlar ilk başta ürpertici ve aşırı istekler gibi gelse de tecavüz ve tecavüz sonucu gerçekleştirilen cinayetler için kesin çözüm olacak kadar caydırıcı olabilirler. Hafifletici unsurlar göz önüne alınarak verilen ceza bazen toplumsal kanaat açısından tatmin edici ve yeterli görülse de, mağdur ve ailesi için her zaman hakkaniyetten ve caydırıcı nitelikten uzak olarak algılanmaya mahkum olacaktır. Bilmem sizler ne dersiniz; bunları asmalı mı, hadım mı etmeli?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder